26 Temmuz 2016 Salı

Damgalandık, damgamızın mürekkebi azalmış peki şimdi ne olacak?




İnsanların damgalandığı bir dönemde yaşıyoruz. Doğuştan ensemize Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Afgan diye damga yememişiz ama bu resimli kağıtlara vurmuşlar mühürü, masum göstermişler adına '' kimlik '' demişler.
Peki bu kimlik sadece ırkı mı belli etmek zorunda?
Duyguların da kimliği vardır, damgalanmıştır. Karşındaki insanı duygusuz diye yaftalaman onun bu duygusuzluk ruh halini kimlikleştirmektir ve ayrıştırmaktır. Oysaki böyle bir kimlik yakıştırması içine girmek, mühürlerin mürekkebine bırakmak hayatı, o kadar gözü kör edici bir şey ki. Hele ki mührünüzün mürekkebinin kaynağını bilmezseniz,karşınızdaki insana neden o kimliği yakıştırdığınızı hiç bir zaman bilemeyeceğiniz aşikar. Belki içinizdeki duygularınızı karşı tarafa yüklüyorsunuzdur, yansıtma yapıyorsunuzdur.Mesela bir ilişki düşünün bir erkek ve kadın. Erkek bir süre sonra kadına şöyle bir cümle kurar:''Ben seni hak etmiyorum. Sen daha iyilerine layıksın. '' Burada iki kimlik yakıştırması var, birincisi erkek kadını üstün insan olarak kimliklendiriyor. İkincisi de erkek kadının karşısında kendini alçak insan kimliğini yakıştırıyor. İlk görünüşte yüzeysel olarak anlaşılanlar böyledir şüphesiz çünkü, mühürün mürekkebini incelemedik. İncelerseniz eğer mürekkebi, aslında erkeğin kadının kendisini hak etmediğini, erkeğin bu kadından daha iyi bir kadına layık olduğunu bu oluşturduğu kimliği de kadına yansıttığını görürsünüz.
Yakıştırma kimlikler teorikte hoş gözükse bile, bu örnekteki erkek ne kadar da görünüşte kadının egosunu okşasa da pratikte derine indikçe, anlam kayması bariz bir şekilde ortaya çıkıyor.
Hayattaki kimlikler bir kağıt parçasının rengi, mühürü değil. Bir çok farklı faktör işin içinde tahmin edilemez hem de. Daha önce de anlattığım gibi ensemize mühürü vurmamışlar, akıllı davranarak bunu önce anlattığım gibi beynimize vurmuşlar. Sonra da kalbe.
Kalbe mühür vurmak, aşkı da ayrıştırmaktır ve bence bu akıllı diye tabir ettiğim kesim iyiki kalpleri mühürlemiş. Sahte olan duygular sahte bir kalbin içinde yaşar bu bunun mühürlenmesi diğer güzel kalplerden onu ayrıştırarak hakikati görmekte yardımcı olur, pusula olur. Sahte bir aşk barındıran bir kalp düşünün, diğer saf aşk barındıran bir kalbe yolculuk yapmak isteyebilir. Eğer bu yolculuk yapmak isteyen kalp mühürlenmemiş olsaydı saf aşk barındıran  kalp yara alacaktı, ötekileşicek benzersizliğini kaybedecekti. Peki bu kalbin mühürlenip mühürlenmediğini nasıl anlıyoruz? Gayet basit  merhamet ve sadakat gösteriyorsa karşısındaki her hangi bir varlığa onun mühürü ne güzel mühürdür. Diğer mühürü gaddarlık ve aldatmacılık olarak niteleyebiliriz.
Hayattaki temel kaygımız aslında, mürekkeplerinin kaynağını bilmediğimiz mühürlenmiş kalpler arasında uyumlu zannettiğimiz kalbe nakil yaparken ameliyat masasında kalmak. Bir daha hayat sahnesinde tek bir kalp ile bile var olamamak. Ameliyat masanız sizin mezarınız daki toprak da olabilir, gökyüzündeki bir güneş de olabilir. Mesele mürekkepleri ve mürekkeplerin kaynağına, derinine inmekte. Hayat sahnesinde karşılaştığınız mürekkepler sahte olmasın, sizi yanıltmasın. Daha da derini arzulamanız dileği ile...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder