10 Haziran 2016 Cuma

Acı bir tutkunun ateşiyle yanmak


Aşkı; hoş tutku olarak bilen bir vücuda nasıl anlatırsın, acı bir tutkunun hükmettiğini aslında aşka?
Anlatamazsın, hissedersin sadece. Bazen sen de hiç var olmayanı, seni terk etti diye hiç yas tuttun mu?
Solistler nasıl bir ahenk katarsa müziğe ve ruha, aşkta da ahengin baş unsuru acı bir tutkudur. Bu acı tutkuya, hüzün deyip geçemem çünkü en derinidir hüznün de. Acı bir tutku barındıran bir aşk sonsuzluğun masum penceresine bakar her daim. Bu pencerenin çerçeveleri de öyle pembe falan değil, her rengi bünyesinde barındıran sonra da bu bilgiye sahip olmayanı kandırabilen, beyaz. Beyaz bir çerçeve, içi masum bir siyahla dolu. Masum siyah, belki de tutkunun biraz da sevimlilik katayım kendime dediği noktadır.
Acı bir tutku ile ateşlenen bir sevda hoş tutkulu bir aşktan daha cüretkârdır. Aşkta yaşanması gerek olan her şeyi yaşatmaya direten bu tutku, ansızın yok olabilir. Bu kadar derin bir aşka bizi daldıran bir şey, nasıl olur da bir anda yok olur? İn midir, cin midir yoksa bu bizim sınırlı tutku kaynağımızın tükendiğinin bir alarmı mıdır? Tükeniyorum diye haber vermek illa açlıktan bayılmak demek değil. Beyinden geçen bir anlık intihar düşüncesi bile bir sinyal ışığıdır.
Peki nasıl olacakta aşkın güç kaynağının elektrik olmadan da şarj edeceğiz? Cevap basit, kendi kendini doyurmakla. Öz sevgi, öz saygı, öz koruma, öz şefkat, öz tutku ile şarj olmayı bilirsen bir gün elektriğin kesildiğinde, o sen de var olan erkek/kadın gittiğin de kalmazsın ortada. Aslında günümüzde pek çok ilişkinin temelinde bu yanlış batarya olayı var. Sen gittin, senden ben gittin, benden benliğim gitti gibi bir cümle belki de küçük bir pro sürümü durumun mahiyetini kavratan.
Acı bir tutku ile şarj olmadan, hoş bir tutkunun şarjı ile ömrü bitiremeyebilirsin. Tükenmeden de tükendim diyebilirsin.

Acı bir tutkulu aşkı, aşkın içine iliştirmekten öteye geçmen dileğiyle... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder